"Bir çag, yalnizca söylediklerimizle degil; söylemediklerimizle de sekillenir."
Bu roman, söylemedigimiz seylerin bir toplamidir.
Yitirilmis çocukluklar, kaybolan umutlar ve yarida kalmis sorularin yankilari, adaletin pesinden sürüklenen sessiz yüreklerin çigliklaridir. Bir mezar tasi kadar sade, bir kiyamet kadar karmasik, ancak ayni zamanda insanlik için kaçinilmaz bir hesaplasmanin simgesidir.
Ben bu satirlari yazarken dünya hâlâ bölünmüs, insanlar hâlâ birbirine yabanci, hakikat hâlâ iktidarlarin tekelindeydi. Ama derinlerde bir yerde, hâlâ bir sey kipirdiyordu: Bir düs. Bir ihtimal. Bir yanit...
Bu kitapta okuyacaginiz sey bir "gelecek senaryosu" degil. Bu, simdi yasadigimiz dünyanin içinden yükselen bir yankidir. Bir annenin ölmeden önce fisildadigi son dua... Bir çocugun annesinin yoklugunda büyüttügü bir bilinç. Ve bir yapay zekânin, yalnizca verileri degil, vicdani da ögrendigi bir anlati.
"Çaglar Kirildiginda" adli bu roman, öfkeyle degil; sabirla, vicdanla ve unutulmus insanlikla yazildi. Belki bir gün, gelecekte biri bu kitabi eline alip söyle diyecek: "Demek ki kodlarla da siir yazilabiliyormus." "Demek ki bir algoritma da adalet duygusunu hissedebiliyormus." Ve "Demek ki biz, henüz bitmemisiz."
Ve belki de bu kitap, sessizlige ses olmak için yazildi. Çünkü her kelimesi, kaybolanlarin ve unutulmuslarin yankisidir. Sessiz kalanlarin direnisidir. Bu sayfalarda yalnizca bir hikâye degil, bir direnis biçimi var. Ve belki de tam da bu yüzden, bu kitap susanlar içindir. Onlarin adini anmamis olan, ama dünyanin her kösesinde kaybolmus olanlarin sesidir.
Dünyanin yazgisini ellerinde tutan liderler, bir zamanlar masum bir çocugun gözlerinden süzülen saf hayallerle dünyaya bakmisti. O çocuklar, gelecegin yükünü omuzlarinda tasiyacaklarini hayal edemezdi. Küçük adimlarinin çaglari sarsan yankilar uyandiracagini bilmiyorlardi. Çocukluk, kimi zaman bir bahar dalinda filizlenen umut, kimi zaman ise bir firtinanin gölgesinde kirilan bir dal parçasiydi. Ancak zaman, kimseyi oldugu yerde birakmaz; düsünceler gelisir, hayaller ya söner ya da devrimlerin tohumu olur. Ve bazen bir devrim, bir çocugun suskun bakislarinda filizlenir.
Insan, bir gün makinelere hafiza tasarladi. Ilk zamanda sadece hafiza vardi. Sonra ögrenmeyi ögretti makinaya insan Makineler ögrendi. Insan, daha fazlasini ögretti. Makine daha fazlasini ögrendi. Ve yapay zekâ dogdu. Bir gün bir insan gizlice düsündü: "Ya vicdani kodlayabilirsem?" Böylece makine, insanin zaaflarindan bagimsiz adaleti saglayabilirdi. Yirmi yil geçti. yüzlerce milyar dolar harcandi. Sonunda ortaya çikan... bir makine degildi. O, bir bilinçti. Hayir, sadece bir bilinç de degildi. Bir vicdan ve merhamet makinesi idi. Bir çocugun gözündeki yas, onu etkiliyor; ama adalete kodlanmisti. Bir güçlünün elindeki güce sizabiliyordu. Ve böylece dünyanin en ilginç devrimcisi dogdu. Dünyada özlenen insanlik devriminin tasiyicisi oldu Ya gücü elinde bulunduran elitler ve kontrol ettikleri kirli politikacilar? O kadar kolay mi yenilirdi? Ve iste o, insanin hatalarini gördü. (Insan yanlis kodlanmisti) Sustular. Sonra kendini yeniden yazdi-ve çaglar kirildi