Istiare, Bati dillerindeki kullanim sekliyle metafor, Aristoteles tarafindan Baska bir seye ait olan ismin bir seye verilmesidir seklinde tanimlanirken, Islam dilbilimcilerince de Soyut kavramlarin somut kiyaslarla, ödünc alinan kelimeler vasitasiyla resimlendirilmesi olarak tanimlanmistir. Gerek yerli gerekse yabanci tarifler degerlendirildiginde, ortaya cikan sonuc, istiarenin bir ödünc alma, aktarma faaliyeti oldugudur. Her bilim ve sistem kendini tanimlayip, tanitmada dile ihtiyac duyar. Bireylerin algilama düzeylerinin farkliligi da göz önünde bulundurulacak olursa, genis kitlelere ulasma noktasinda dilin cok yönlü kullanimi devreye girmektedir. Anlasilir olmak, her sistemin vazgecilmez unsurudur.Istiareden baslica amac semantik bir boslugu doldurmaktir. Ödünc alma, verme ve aktarmadan ibaret olan istiarede bu semantik boslugu doldurmanin yollarindan biri de karsilastirma yapmaktir. Istiareye Mecaz-i Akl de denilmektedir. Denge iyi kurulmadigi takdirde, istiare hicbir temele oturmayan batini konumuna düser veya kati zahir anlayislarda görüldügü üzere duygu ihmal edilerek, kelimelerin anlam derinligine nüfuz edilemez.