Londra Halkevi o yillarda 6 bine yakin üyesiyle Avrupanin en büyük göcmen örgütüydü. Halkevinin onlarca gönüllüsü bu caresiz insanlari, bulunabilen evlere yerlestirmeye, iltica basvurularini yapmaya, cocuklar icin okul ayarlamaya, hasta olanlari doktora götürmeye yollar bulmak icin kosturup duruyorlardi. Bu kosturup duranlar da o günlerin zorlu kosullarinda ya Türkiyeden sürgün edilmis ya da kendini sürgün etmis, su ya da bu düzeyde Ingilizce bilen aydin insanlardi. Bu kesimin de ciddi sorunlari vardi ama öncelik, halkimizindi.
Edward Said, Entelektüel kitabinda sürgünü söyle anlatiyor; Yabanci olarak entelektüelin izledigi mecrayi belirleyen kalibi en iyi anlatan sey sürgünlüktür. Yani asla uyumlu olmama, kendini her zaman, deyim yerindeyse, Syerlilerin isgal ettigi asina muhabbet dünyasinin disinda hissetme durumu Gecmiste kalmis ve herhalde daha istikrarli nitelik arz eden evde olma durumuna geri dönemez, maalesef yeni evine de asla varamaz. Yeni evinizle ya da durumunuzla asla özdeslesemezsiniz. E. Said, Entelektüel, Ayrinti Yay. 63.s Yillar sonra bile sevgili Edward Saidin, sürgünlügü ne kadar icten hissettigini ve ne kadar dogru tanimladigini daha iyi anliyorum. Bir kez göcmenlige -uzun ya da kisa sürelerde- bulastiktan sonra ne kalanlarimiz kendini evde hissetti ne de dönenlerimiz.