Kalbinin attigi yer yuvandir.

Michle Standjofskinin kendi yasamindan esinlenerek kurguladigi Bütün Denizler, 1800lerin sonlarindan günümüze uzanan cokkültürlü, cokdilli, coksesli bir ailenin rengarenk hikayesini anlatiyor.

Hicbir yere gercek anlamda kök salamayan bir ailenin Italya, Fransa, Rusya, Yunanistan, Türkiye ve Lübnan topraklarinda yasadiklarina odaklanan grafik roman, bir yeri yuva yapan en vazgecilmez seyin sevgi oldugunu yeniden hatirlatiyor.

Lübnan Ic Savasini öncesi ve sonrasiyla ele alarak Ortadogunun yakin tarihini belgesel tadinda bir anlatiya dönüstüren kitap, savasin bir ülkenin belleginde ve toplumun ruhunda actigi yaralari da incelikle yansitiyor.

Insan bir kenti nasil hem sevebilir hem de ayni zamanda ondan nefret edebilir Peki yuva neresidir Dogdugunuz ya da yasadiginiz yer mi

Nesenin ve cümbüsün eksik olmadigi büyük bir aileye dogan Michle, yillarca bu sorunun yanitini aradi. Zaman zaman Fransaya tasinma istegi depresse de onu her zaman yine dogdugu yere, kadim Beyrut kentine baglayan tarifsiz his nerede yatiyor Peki onu Fransada biraz daha Lübnanli, Lübnandaysa biraz da Fransiz hissettiren sey ne Yerli yersiz uyum cabalari mi Bircok Lübnanli gibi iki kültür arasinda gidip gelmedeki ustaligi mi Yoksa okudugu kitaplardan, izledigi filmlerden ve dinledigi müziklerden yola cikarak farkli dünyalar arasinda actigi gecitler mi Ama belki de bunu basarabilmesini anne babasina, dedelerine, büyükannelerine ve onlarin anne babalarinin Beyruta olan askina borclu...

Kökleri Napoliden Izmire, Atinadan Beyruta uzanan bir ailenin izini süren Bütün Denizler, yaklasik yüz otuz yillik bir tarihe ayna tutuyor; siyasi, toplumsal ve sanatsal degisim ve gelismeleri bir sanatcinin gözünden cizgilerle bulusturuyor.

Aidiyet, birlikte yasam, aile baglari ve yuvanin anlami gibi derin mevzular üzerine düsündürürken bile saza, söze ve raksa göz kirpan bu cokkültürlü hikaye; Istanbul ve Izmirden bolca tanidik manzara paylasarak Türkiyeli okurlari Akdenizden esen tatli bir meltem rüzgariyla selamliyor.