Bir gece yarisi ansizin Gezi Parkina giren kolluk kuvvetlerimizin nefretine ve siddetine tanik olduk ekranlarda. Ortaligi nasil dagittiklarini, cadirlari nasil yaktiklarini, bilmem kac bar basincla insanlarin kafasina nasil su siktiklarini izledik. Kahrolduk... Kiyamete üflenen sur misali, vicdanlarimiza seslenen cagrinin pesinden kostuk. On iken yüz, yüz iken bin, bin iken milyonlar olduk... Ve dahi sair yelekli cocugun söyledigi gibi; Yoksul insanlar, aglayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme kosan tinerci cocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her seye ragmen bu yeryüzünde sarkilar söyledik.
Haziran bitti. Temmuzlar gelecek. Agustoslar, Eylüller ve Ekimler... Haftalar, aylar ve mevsimler gececek ama biz asla vazgecmeyecegiz Cok sey söylendi, yazildi ve cizildi Geziye dair. Disarida olanlarin; Geziyi olur olmaz seylerle irtibatlandirabilmek icin atmadiklari takla, yapmadiklari madrabazlik, söylemedikleri yalan kalmadi. Iceride olanlarin; vicdanlarinda cinlayan sesi anlamlandirabilmek icin kurmadiklari hayal, kosmadiklari yol, konusmadiklari dost kalmadi. Cok sey söylendi, yazildi ve cizildi Geziye dair AMA böylesi söylenmedi...
Eylemler sirasinda tanistigim yazar elinizde tutmakta oldugunuz eserinde; yüregimizin en derininde hala yasadigimiz ve fakat tasvir etmekte, anlamlandirmakta ve neden sonuc iliskisi kurmakta zorlandigimiz Gezi Parki Direnisini, daha önce hic ele alinmamis bir yöntemle - tarihi, sosyolojik, felsefi, teolojik ve olgusal - bazda ele alarak ufkumuzu acmakta ve yakin gelecege dair duymayi cok özledigimiz güzel haberleri de bizlere müjdelemektedir.